Adam Yaralama Suçu Kasten İnsan Yaralama Cezası
Kasten adam yaralama suçu olarak bilinen suç tipi kasten insan yaralama suçudur. Kasten insan yaralama suçunun temel hali, nitelikli halleri bulunmaktadır. Kasten yaralama suçunun nitelikli halleri de kendi içinde özelleştirilmiş ve ağırlaştırılmış halleri mevcuttur.
Failin, bedeni kuvveti ile mağduru yaralaması durumunda da kasten yaralama suçu, silahla işlenmiş sayılmaz Bedeni kuvvet, failin herhangi bir araç veya gereç kullanmadan mağdura karşı doğrudan doğruya kul-landığı bedeni gücü ifade eder.
Kişiler üzerinde, insan bedeni ile yapılan her türlü etki bu kapsamda değerlendirilir. Eylemin, yumruk, kafa atma veya diz vurmak suretiyle işlenmesi durumunda ağırlatıcı neden uygulama alanı bulmaz. Fiziki bir durumun kullanılması, örneğin failin, mağduru balkondan aşağı atarak yaralaması eyleminde de silahın kullanılmasından bahsedilemez. Ancak fail, bedeni kuvvetini kullanırken kendisine avantaj sağlayan, mağdurun beden bütünlüğü üzerinde tehlike yaratmaya elverişli ve potansiyel bir tehlikeye neden olan bir nesneden yararlanırsa, kullanılan bu nesne silah sayılabilir. Örneğin, failin, parmağındaki büyük bir yüzük ile yumruk atması sonucunda mağdurun yüzünün parçalanması silah olarak değerlendirilebilir.
Kasten yaralama suçunda hayvanların araç olarak kullanılması durumunda, suçun silahla işlenmiş sayılıp sayılamayacağı tartışmalıdır. Bunun sebebi ise Türk Ceza Kanunu’nun 6/1.f maddesindeki silah tanımında, insanlar tarafından yapılan veya kullanılan araç/gereç veya nesnelerden bahsetmektedir. Ancak Yargıtay, kasten yaralama suçunda hayvanın araç olarak kullanılmasını, silah olarak kabul etmektedir. Özellikle kasten yaralama ve gasp ( yağma ) suçlarında kullanılan hayvan kullanımında en çok köpek ile kasten yaralama durumları söz konusudur. Köpek ile yaralama suçuna ilişkin ayrı bir yazımız bulunmaktadır. BURADAN ulaşabilirsiniz.
Yazı İçeriği
Kasten Yaralama Suçunda Kullanılan Eşyanın Bulunmaması
Suçta kullanılan eşyanın ele geçirilemediği durumlarda silah nedeniyle artırım yapılabilmesi için mağdur, sanık ve tanıkların beyanına göre suçta kullanılan eşyanın vasıfları belirlenmeli ve mağdurda meydana gelen yaralanmanın niteliği de göz önünde bulundurularak bir sonuca ulaşılmalıdır. Kasten yaralama suçunun mağduruna ait raporda belirtilen yaralamanın niteliği de göz önünde bulundurularak, mahkemeler tarafından silah kapsamında değerlendirildiği ve ceza tayin edildiği görülmektedir. Örneğin, tüfekle yaralama olayında, mağdurun raporunda saçma izlerinin bulunduğunun tespit edilmesi, ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için yeterlidir.
Bir başka örnekte suçta kullanıldığı iddia edilen sopanın mağdur, sanık ve tanık beyanları ile kaç cm uzunluğu ve kalınlığında olduğu belirlenmeli, mümkünse hangi ağaçtan yapıldığı [kavak ağacı, neşe ağacı, çoban sopası gibi] tespit edilmelidir. Hakim mahkumiyet hükmünü hâkimlik ve savcılık mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgisiyle” değerlendirme yapmalı, hukuki bilgisinin yeterli olmadığı durumlarda ise bilirkişi incelemesi için tevdi etmelidir.
Silahla Kasten Yaralama – Kasten Yaralama Suçunun Silahla İşlenmesi
TCK’nın 6/1.f maddesine göre, silâh deyiminden;
- Ateşli silâhlar,
- Patlayıcı maddeler,
- Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
- Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal ve biyolojik maddeler anlaşılmalıdır.
Kasten yaralama suçunun “silahla işlenmesi”, ağırlatıcı neden olarak kabul edilmiştir. Bu halde temel ceza, yarı oranında artırılmak suretiyle tayin edilir.(TCK, m. 86/3.e) Suçun “silahla işlenmesi”, silahın, yaralama suçunun işlenmesi sırasında kullanılması ya da kullanılmaya teşebbüs edilmesi anlamına gelmektedir. Suçun silahla işlenmesinin nitelikli hal sayılması, silahın suçun işlenmesini kolaylaştırması ve mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırması düşüncesine dayanmaktadır.
Mağdurun beden bütünlüğü üzerinde tehlike yaratmaya elverişli ve potansiyel bir tehlikeye neden olan, kavga sırasında fiili işlerken faile avantaj sağlayan, aracın kullanılması durumunda mağdurun yaralanma-sında daha ağır bir etkiye neden olan, yaralanma neticesine yol açabilen insan bedeni dışındaki her türlü taşınabilir aracın silah sayılması gerektiği söylenebilir. Bu kapsamda balta, keser, levye demiri, çekiç, bijon anahtarı, cop, demir kilo, orak, tornavida, her türlü bıçak, İngiliz anahtarı, masat, makas, testere, soba küreği, pense, demir dirgen, soba maşası, tahra, ateş küreği, çivili tahta, saksı, bira şişesi, yemek çatalı, demir parçaları, hayvan bağlama zinciri, bilye yatağı, tabanca kabzesi, okey ıstakası, çay bardağı, demir oturak, terazi kefesi, dikenli tel, parmaktaki yüzük, taş, sopa, tank, roket, havan, top, makineli tüfekler, uçaksavar, tabanca, tüfek, barut, ateş-leme fitilleri, dinamit kapsülleri, nitrogliserin, kama, hançer, saldırma, pala, kılıç, kasatura, süngü, topuz, topuzlu kamçı, boğma teli veya zinciri, muşta (Amerikan yumruğu), şiş, matrak, değnek, balyoz, usturpa, na-cak, çivili sopa, jilet, satır, kamçı, sıcak su ve çay, piknik tüpü, kurbağacık, rakı şişesi, baston, demir çubuk, tuğla, süpürge borusu, peçetelik, hortum, cam bardak, kül tablası, meyve kasası, şemsiye, kemer, araç, terlik, plastik kaplı kablo şeklindeki bisiklet kilidi, balta sapı, takoz, kırık cam parçası, cep telefonu, televizyon kumandası, saç fırçası, kızgın yağ ve biber gazı kasten yaralama suçunda silah sayılır ve fail hakkında ağırlatıcı neden uygulanır.
Ateşli Silahla Kasten Yaralama
Ateşli silah, mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve tici güç ile uzak mesafelere kadar atabilen silahları ifade eder.6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hak-kındaki Kanun kapsamına giren tüm silahlar, 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun kapsamındaki tüfekler, 6136 sa-yılı ve 2521 sayılı Yasa kapsamına girmese bile, tetiğe basıldığında ateş ve benzeri yakıcı nitelikte gaz çıkaran her türlü alet bu kapsama girer. Ateşli silahların bu özelliği kullanılmadan da, cezanın ağırlaştırılması sonucuna yol açabilir. Bu duruma tüfeğin sopa olarak kullanılması ya da tabancanın kabzası ile vurulması örnek gösterilebilir.
Kasten Yaralama Suçu Yetkili Mahkeme
Kasten yaralama suçunda görevli mahkemeler asliye ceza mahkemeleri’dir.
Kasten Yaralama Suçu Cezaları
Madde 86/2 – Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilemeyecek basit adam yaralama suçu yaralamanın sonuçlarının ortadan kalkması için belli bir sürecin gerekmesidir. BTM ile giderilemeyecek basit yaralama suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır
Kemik kırılması, kasten yaralamanın ağırlaştırıcı hallerinden yer almasına rağmen diş kırığının meydana gelmesi nitelikli hali uygulanmaz.
(Yargıtay 3.Ceza Dairesi -K.2016/14136)
Kasten Yaralamanın Temel Cezası
Madde 86 / 1 – Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Silahla Adam Yaralamanın Cezası ( İnsan Yaralamanın Cezası )
Madde 86 /3.e – Silahla Kasten yaralama suçunun işlenmesi durumunda 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezasıdır.
Yaralamanın etkisi basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilebilecek türden ise silahla basit adam yaralama suçunun cezası, 6 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası veya ½ oranında arttırılmış adli para cezasıdır.
Tüm yukarıda yaralama suçları eğer neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralamaya yol açmış ise bu durumda;
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağıbulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde 8 yıldan 12 yıla kadar,
üçüncü fıkrasına giren hallerde ise 12 yıldan 16 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kamu Görevlisini Basit Yaralama Suçu Şikayete Tabi Değildir
Öğretmenin Öğrencisini Yaralaması Şikayete Tabi Değildir
Kasten Yaralama Maddi Manevi Tazminat Davası
Maddi tazminat Doğrudan uğranılan maddi zararlar dikkate alınırken, Manevi tazminatda ise kural olarak belirlenecek miktar, tazminat sorumlusunu fakirleştirmemeli, tazminat alacaklısını da zenginleştirmemelidir. Ticari nitelikte olmayan tüm tazminat davaları, talep edilen tazminat miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinde açılır.
Kasten Yaralama Avukatlık Ücreti
Kasten yaralama avukatlık ücreti, İstanbul Barosunun tavsiye niteliğinde her yıl aldığı çizelge baz alınabilir. Ancak avukatlar ile müvekkil arasında serbestçe bir rakam belirlenmesinde sakınca bulunmamaktadır. Bu rakam avukatlık asgari ücret tarifesinin altında olamaz. Kasten yaralama davalarına bakan avukatlar bu rakamların altında bir avukatlık ücreti almaları kanunen yasaktır.
Yaralama Avukatı
Kasten yaralama avukatı, eğer ki konusu suç teşkil edecek eylem yeni meydana gelmişse karakol aşamasından ifade verme ve mahkeme aşamasına kadar görev yapabilecektir. Müvekkil ile avukat arasındaki anlaşma nasıl belirlendiyse buna göre bir ilerleme söz konusu olacaktır.
Asliye Ceza Mahkemeleri İstanbul ( Adliyelerin Yetkileri )
Kartal, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sultanbeyli, Üsküdar, Beykoz, Şile, Tuzla, Çekmeköy, Kadıköy, Küçükyalı, Bostancı, Ataşehir, Ümraniye ve Adalar ilçelerinin bağlı olduğu İstanbul Anadolu Adliyesine bağlıdır.
Zeytinburnu, Esenler, Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Güngören gibi semtler Bakırköy Adliyesi yetkilidir.
Esenyurt, Beylikdüzü gibi semtler Büyükçekmece Adliyesi yetki alanındadır.
Çağlayan, Kağıthane, Şişli, Sarıyer, Fatih, Eyüp, Eminönü, Beşiktaş, Bayrampaşa gibi ilçeler ise İstanbul Adliyesi ( Çağlayan Adliyesi ) ‘ne bağlıdır. İstanbul sınırları içerisinde bir ceza avukatı – ağır ceza avukatı ile bu adliyelerdeki anlaşmazlıkların takibini yapabilecektir.
Kasten Yaralama ile Kasten Adam öldürmeye teşebbüs suçu birbirine yakın suçlar olması hasabiyle bu suçlar kimi zaman farklı değerlendirmeler neticesinde geçişkenlik görülebilmektedir. Ağır ceza avukatı veya savcılığın ilk incelemesi gereken konulardan biri bu ayrımı yapmak olacaktır.
Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti, darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı, olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı göz önüne alınarak bu suçun kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu mu? yoksa kasten yaralama suçu mu? veyahut neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama suçunun işleneceği dosyadan anlaşılabilecektir. Tüm bu sebepler ile hak kaybı yaşanmaması amacıyla tüm hukuki sürecin ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda bulunmaktadır.
Yargıtay Kararları
1. Ceza Dairesi 2017/2770 E. , 2019/3070 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten öldürme, kasten yaralama
HÜKÜM : Sanık … hakkında;
a-)Maktule karşı; TCK’nin 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 81/1, 29/1, 53/1, 58/6. maddeleri gereğince 18 yıl hapis cezası,
b-) Katılan sanık …’a karşı; TCK’nin 37/1, maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 29/1, 53/1, 58/6. maddeleri gereğince 4 yıl 6 ay hapis cezası,
Sanık … hakkında;
a-)Maktule karşı; TCK’nin 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 81/1, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 18 yıl hapis cezası,
b-) Katılan sanık …’a karşı; TCK’nin 86/1, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası,
Sanık … hakkında;
a-)Maktule karşı; TCK’nin 86/2, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 9 ay hapis cezası,
b-) Katılan sanık …’a karşı; TCK’nin 86/1, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası,
Sanık … hakkında;
a-)Katılan sanık …’ye karşı; TCK’nin 86/2,3-e, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 1 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası,
b-) Katılan sanık …’e karşı; TCK’nin 86/2, 29/1, 53/1. maddeleri gereğince 9 ay hapis cezası,
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık … hakkında maktul …’a yönelik kasten öldürme suçundan açılan davayla ilgili olarak dava zamanaşımı süresi içerisinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Katılan sanık …’in süresinde temyiz talebi olmadığından hakkında sanık sıfatıyla kurulan hükümlerin bu nedenle, sanık … müdafiinin de süre tutum dilekçesinde hükümleri yalnızca sanık sıfatıyla temyiz ettiği görüldüğünden, gerekçeli temyiz dilekçesi ile süresinden sonra katılan sıfatıyla yaptığı temyiz isteminin CMUK.un 317. maddesi gereğince REDDİNE karar verilmiştir.
Sanıklar … ve … hakkında mağdur …’e yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümler yönünden;
Sanıkların, fikir ve eylem birliği içerisinde, sanık …’ın eylemi üzerinde ortak hakimiyet kurarak ve sanık … tarafından sanık …’a bıçak da temin edilmek suretiyle mağdura yönelik eylemi doğrudan birlikte işledikleri anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nin 37/1 maddesi kapsamında kasten yaralma suçundan mahkumiyetleri yerine, yazılı şekilde her bir sanık yönünden ayrı ayrı kasten yaralama suçundan sorumlu tutulmaları aleyhe temyiz bulunmadığından; bozma nedeni yapılmamıştır.
Temyiz dilekçelerinin kapsamı ve temyiz edenlerin sıfatlarına göre; sanıklar … ve … hakkında maktul …’a yönelik kasten öldürme ve mağdur …’e yönelik kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …’e yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafiileri, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısının temyizi üzerine yapılan incelemede;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve … hakkında maktul …’a yönelik kasten öldürme ve mağdur …’e yönelik kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …’e yönelik kasten yaralama suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç nitelikleri tayin, tahrike ilişen cezayı azaltıcı nedenin nitelik ve derecesi kabul ve takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve bozma nedenleri dışından bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafilerinin; sübuta, eksik incelemeye, ceza miktarına, müvekkillerine isnat edilen suçun meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine, sanık … müdafiinin; sanık hakkında TCK 25/1-2.maddesinin uygulanması gerektiğine, ceza miktarının fazla olduğuna, müvekkili hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanması gerektiğine, sanık … müdafinin; müvekkilinin maktule karşı eyleminin olmadığına, mağdur …’e karşı TCK 86/2. maddesinden hüküm kurulması gerektiğine, lehe olan hükümlerin uygulanmadığına, Cumhuriyet savcısının; sanık … hakkında TCK 81/1. maddesi gereğince hüküm kurulması gerektiğine, katılanlar vekilinin; sanıklar lehine tahrik hükümlerinin uygulanmasının dosya kapsamı ile uyuşmadığına, sanık … hakkında TCK 81/1. maddesi gereğince hüküm kurulması gerektiğine ilişkin ve yerinden görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
Sanıklar … ve … hakkında maktul …’a yönelik kasten öldürme ve mağdur …’e yönelik kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …’e yönelik kasten yaralama suçları yönünden;
Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile TCK’nin 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama kanuna aykırı ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, CMUK’un 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının mahsus bölümünde yer alan TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek TCK’nin 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükümlerin kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
Sanık … hakkında maktul …’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden;
Gerekçeli kararın Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK’nin 34, 230 ve 232. maddelerinde belirtilen nitelikleri taşıması gerektiği, gerekçe bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açıkça gösterilmesi, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda, ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi ile buna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hükmün gerekçesiz bırakılması,
Kabule göre;
1)Katılan sanık … hakkında maktul …’a yönelik kasten yaralama eylemi ile ilgili usulüne uygun bir dava olmadığı halde CMK 225/1 maddesine aykırı davranılarak iddianamede anlatılan fiil hakkında hüküm kurulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile TCK’nin 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık Cumhuriyet savcısının ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 29/05/2019 gününde oy birliği ile karar verildi.
29/05/2019 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet Savcısı …’un huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanıklar …, … müdafileri Avukatlar …, …’nun yokluklarında 30/05/2019 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.
Ceza Genel Kurulu 2016/468 E. , 2019/502 K.
“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 11-2
Sanık … hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasında, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.01.2016 tarih ve 11-2 sayı ile CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı açıklanarak, sanığın TCK’nın 125/3-a, 43/1, 62/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 7.600 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “Onama” istemli 25.03.2016 tarihli ve 2016/7 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkındaki hüküm bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilmiş olması nedeniyle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca inceleme, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan hükümlerine göre yapılmıştır.
Ceza Genel Kurulunca temyiz incelemesi sırasında öncelikle, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlemesi hâlinde önceki hükmün aynen açıklanmasının zorunlu olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasında, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 04.02.2010 tarih ve 11 sayı ile; sanığın TCK’nın 125/3-a, 43/1, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 4.540 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve CMK’nın 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile herhangi bir yükümlülük yüklenmeksizin sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildiği, bu karara sanık tarafından itiraz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 03.11.2010 tarihli ve 73-73 sayılı kararıyla itirazın reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği,
Kaş Sulh Ceza Mahkemesince 28.03.2012 tarih ve 314-270 sayı ile sanığın 05.01.2011 tarihinde işlediği eşe karşı kasten
yaralama
ve kamu görevlisine hakaret suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği, hükümlerin temyiz incelemesi sonucunda onanarak 20.01.2015 tarihinde kesinleştiği,
Denetim süresi içerisinde kasten
yeni bir suç işlenmesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.01.2016 tarih ve 11-2 sayı ile; CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hüküm açıklanarak, sanığın TCK’nın 125/3-a, 43/1, 62/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 7.600 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği,
Sanığın 10.03.2016 tarihli dilekçesiyle; mahkemece gösterdiği tanıklar dinlenilmeyerek eksik soruşturmayla hüküm kurulduğundan bahisle kararı temyiz ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun’un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile CMK’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunları’nda yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi; 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunları’nda yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten
yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.
Bu bağlamda Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi, şartlı bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, objektif şartların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, zararın giderilmesi) varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası; “Denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten
yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.
Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.
Denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle, açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanıp açıklanmayacağı hususunda öğretide;
“Burada yanıtlanması gereken sorun, sonradan koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle mahkemenin hükmü açıklaması gereken durumlarda, önceki hükümde bir değişiklik yapıp yapamayacağı ve bu çerçevede hapis cezasının ertelenmesine ya da seçenek yaptırıma karar verip veremeyeceğidir. Biz, mahkemenin önceki kararında bir değişiklik yapamayacağı ve bu nedenle de bu aşamada erteleme ya da başka bir yaptırıma karar veremeyeceği düşüncesindeyiz.” (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.636-637); “Denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren hâkim ile hükmü açıklayan hâkimin farklı olması hâlinde, hükmü açıklayan hâkim açıklanmayan hükümde veya hüküm fıkrasında hukuka aykırılık tespit etse dahi hükmü değiştiremez; sadece açıklar. Bu hata ancak kanun yolunda giderilebilir.” (Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 14. Baskı, 2017, s. 807) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan sanık … hakkında, ilk derece mahkemesi sıfatıyla görev yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince TCK’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi, 43. maddesinin ilk fıkrası, 62. maddesi ve 52. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 4.540 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve mahkûmiyet hükmünün CMK’nın 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle açıklanması geri bırakılan hüküm CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrası uyarınca açıklanırken sanığın bu kez TCK’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi, 43. maddesinin ilk fıkrası, 62. maddesi ile 52. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 7.600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği dosya kapsamında;
CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrasındaki emredici hüküm uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması gerektiğinden, açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılarak, sanığın aleyhine olacak şekilde daha ağır bir cezanın belirlenmesinde ve ilk hükümde uygulanmayan taksitlendirmenin açıklanan karara eklenmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Özel Daire hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 21.01.2016 tarihli ve 11-2 sayılı hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.