Hürriyet Mahallesi, Kız Kalesi Sokak No:3 İç Kapı: 2, 34403 Kâğıthane/İstanbul
trenfrdearruroja

Müteselsil Borçluluk ve Alacaklılık

16.07.2019
Müteselsil Borçluluk ve Alacaklılık

Bir borç ilişkisinin borçlu tarafında birden fazla kişi olması ve alacaklının borcun tümünün ifasını dilediği borçludan isteyebilmesi haline müteselsil borçluluk denir. İfa edilen miktar kadar borçlular da borçtan kurtulur. ( Türk Borçlar Kanunu 162/f.1 )

Türk Borçlar Kanununa göre teselsül istisnadır ve kanunla ya da sözleşme ile kararlaştırıldığında gündeme gelir. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununa göre ise teselsül karinedir. Kararlaştırılması dahi tacirler arasındaki borçlarda teselsül olur.

Müteselsil borç ilişkileri ya hukuki işlemden ya da kanundan doğar.

1 – Hukuki İşlemden Doğan Müteselsil Borçluluk

Alacaklı ile borçlular arasında sözleşme yapılırken birden çok borçlunun her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu kabul etmesi halinde sözleşme ile müteselsil borç ilişkisi doğmuş olur. ( Türk Borçlar Kanunu 162/f.1 ) Borç ilişkisinin ticari nitelik taşıması durumunda aksi yönde bir anlaşma olmadıkça birden çok borçlu alacaklıya karşı müteselsilen borçlu olacaklardır. ( Türk Ticaret Kanunu madde 7 )

2 – Kanundan Doğan Müteselsil Sorumluluk

1- Türk Medeni Kanundan doğan müteselsil borç ilişkileri, aile malları ortaklığında ortaklık borçlarından ortakların sorumluluğu ( Türk Medeni Kanunu madde 379 ) ve mirasçıların tereke borçlarından doğan sorumluluğu ( Türk Medeni Kanunu madde 641 ) ‘dur.

2- Türk Borçlar Kanunundan doğan müteselsil sorumluluk halleri;

  • Birden çok kişinin birlikte zarara sebebiyet vermeleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerle sorumlu olmaları ( Türk Borçlar Kanunu madde 61/f.1 )
  • İntifa ve oturma hakkı sahiplerinin binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan malikle birlikte sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 69/f.2)
  • İşletme sahibi ve varsa işletenin, işletme tehlikesi nedeniyle ortaya çıkan zararlardan sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 71/f.1 )
  • Borca katılan ile borçlunun alacaklıya karşı sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 201/f.2 )
  • Malvarlığının veya işletmenin devralınması halindeki önceki borçlunun devralanla birlikte iki yıl boyunca sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 202/f.2 )
  • Sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı tarafın sözleşmesinin diğer tarafına karşı sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 206/f.2 )
  • İşyeri kiralarında devreden kiracının devralanla birlikte sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu 323/f.2 )
  • Bir şeyi birlikte kullanım ödüncü alanların ondan sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu madde 382 )
  • İşyerinin tamamının veya bir bölümünün devri halinde devreden ve devralan işverenin sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu madde 428/f.3 )
  • Bir kişiye birlikte vekalet verenlerin vekile karşı sorumluluğu ve vekaleti birlikte üstlenenlerin vekalet verene karşı sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu madde 511 )
  • Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanların sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu madde 567 )
  • Adi ortaklık ilişkilerinde ortakların ortaklık ilişkileri çerçevesinde üstlendikleri borçlardan sorumluluğu ( Türk Borçlar Kanunu madde 638/f.3 )

3- Türk Ticaret Kanunundan doğan müteselsil sorumluluk halleri, poliçeyi keşide eden, kabul eden, ciro eden, ve poliçeye aval veren kişilerin sorumluluüu ( Türk Ticaret Kanunu madde 636 )

4- Basın Kanunundan doğan sorumluluk halleri, basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan doğan süreli yayınlarda eser sahibi ile eser yayın sahibi ve varsa temsilcisi; süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olması halinde ise basımcının sorumluluğu ( Basın Kanunu madde 13/f.1 )

Müteselsil Sorumluluk Özellikleri ve Sonuçları

1- Alacaklı dilediği borçluya başvurabilir. Alacaklının aynı anda birden fazla borçluyu veya borçluların tamamını da takip etmesi mümkündür. Alacaklı birden fazla borçluya aynı anda takip yapmış ise, borçluların diğer borçlular aleyhine yapılan icra takibi gerekçe göstererek ifadan kaçınması mümkün değildir. Zira diğer borçluların bu davada kendilerini savunma hakkı olmamıştır.

2- Borçlular borcun tamamından sorumludurlar ve alacaklıya karşı sorumluluk iç ilişkiden bağımsızdır.

3- Gerek sözleşmeden doğan sorumlulukta gerek haksız fiilden doğan borçlarda müteselsil sorumluluk doğabilir.

4- Her borçlu şahsına ilişkin savunmaları serbestçe ileri sürebilir. Şahsına ilişkin savunmayı ileri sürmeyen borçlu rücu hakkını kaybetmez.

5-Müteselsil borcun dayandığı sözleşmenin geçerli olmaması ve borcun sona ermesi ortak savunmalarını yapmayan borçlu diğer borçlulara rücu hakkını kaybeder. ( Türk Borçlar Kanunu madde 164/f.2 )

6- Bir borçlunun şahsında doğan savunmaları diğer borçlular ileri süremez. Müteselsil borçlulardan birinin hataya düşmesi durumunda, bunu sadece hataya düşen borçlu ileri sürebilir.

7- Alacaklı müteselsil borçlulardan birini ibra ettiği zaman diğerleri de ibra edilen borç miktarı kadar borçtan kurtulurla. ( Türk Borçlar Kanunu 166/f.3 )

8- Müteselsil borçluluk sadece alacaklıya karşıdır. İç ilişkide payından fazla ödeme yapan borçlu, diğer borçluların her birinden ona düşen payı isteyebilir, müteselsil rücu edemez. Aksi yönde anlaşma yapılabilir.

9- Kendi payına düşenden daha fazla ifada bulunan borçlu, yaptığı fazla ödeme kadar alacaklının haklarına halef olur. ( Türk Borçlar Kanunu madde 168/f.1 )

Müteselsil Sorumluluk Yargıtay Kararları

21. Hukuk Dairesi         2018/4897 E.  ,  2019/4072 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

KARAR
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 09/01/2014 tarihinde davalı … şirketinde meydana gelen patlama sonucu etrafa saçılan erimiş çelik nedeni ile müvekkilinin ağır yaralanarak malul kaldığını, kazanın meydana geldiği gün işinden ve görev tanımından ilgisiz olarak davalı şirket tarafından patlamanın meydana geldiği bölümde çalışmaya zorlandığını, işverenliğin kusurunun olduğunu, kaza anında işverence yaptırılan işe ilişkin hiçbir sertifikasının ya da ustalığının bulunmadığını, teknolojik ömrünü tamamlamış kazanlar olmasına rağmen işveren tarafından ticari gaye ile kullanılmaya devam edildiğini ve bu tür patlamalar gibi başka patlamalar ve yanıklar da yaşandığını ve davalı tarafından hiçbir önlem alınmadığını, iş bu davadaki üç davalı şirketin sahiplerinin aynı kişiler olduğunu, adreslerinin dahi aynı olduğunu, müvekkilinin hangi davalı şirket tarafından sigortalandığını bilmemesi ve işverenliklerin birbirinin devamı olma ihtimali sebebi ile üç davalının da söz konusu kaza sebebi ile müştereken sorumlu olduklarını, kaza sonucu müvekkilinin vücudunun feci şekilde yandığını, ağır derecede yanıklar oluştuğunu, ciddi oranda hareket kısıtlılığı ve his kaybı oluştuğunu, müvekkiline atfedilecek bir kusurun olmadığını beyanla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 100.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 101.000,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalı … Met. San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kazanın davacının kendi hatası, ihmali ve tam kusuru ile meydana geldiğini, işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliğine dair tedbirlerin alındığını belirterek belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde özet olarak; husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili şiket işçisi olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
“..1-Davalı … Şirketi yönünden davanın açılmamış sayılmasına,
2-Davalı … Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.) yönünden davanın REDDİNE,
3-Davalı … (… Çelik A.Ş.) yönünden DAVANIN KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
A-Maddi tazminat talebine ilişkin olarak talebin reddine,
B-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 5.000,00 TL manevi tazminatın olayın meydana gelmiş olduğu 09/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,…”
GEREKÇE
“….. hizmet döküm cetveli, işyeri tescil bilgisi ekran görüntüleme kayıtları, … tahkikat dosyası sureti, davacıya ait özlük dosyasının sureti dosyaya sunulmuş, tahkikat dosyası içinde bulunan 12/03/2015 tarih, 006945 numaralı … SSGM raporunda özetle; davacının SİD oranı derecesinin %0 olduğu belirtilmiş, 5. celsede maluliyete dair duruma ilişkin davacı vekilince herhangi bir beyanda bulunulmamış, mahkememize sunulan 18/06/2015 tarihli dilekçenin 3. Maddesinde maluliyete itiraz olmadığı açıkça beyan edilmiş olmakla maddi tazminat talebine ilişkin talebin reddi gerektiği değerlendirilmiş, manevi tazminat talebine ilişkin olarak yargılamaya devam olunmuş, SİD oranı %0 olsa bile salt yaşanan olay nedeniyle manevi zararın meydana gelebileceği kabulü doğrultusunda kusur oranının da taktirde dikkate alınması gerektiği kanaatiyle kusur oranının belirlenmesi yoluna gidilmiş, 24/05/2016 havale tarihli raporda özetle; …. Çelik’in %90, davacının %10 oranında kusurlu olduğu, … Haddecilik ve … Çelik şirketlerinin olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı tespit edilmiş, itiraz doğrultusunda aldırılan 02/03/2017 tanzim tarihli raporda özetle; …. Çelik’in %90, davacının %10 oranında kusurlu olduğu, …. Haddecilik ve … Çelik şirketlerinin olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
… Çelik (…. Metalurji A.Ş.) ile davacı arasındaki ilişkiye dair iddia incelenmekle hizmet dökümn cetvelinde davacının iş kazasının meydana geldiği sırada 1059204 işyeri numaralı … Çelik Metalurji şirketinde çalıştığı, Mahkememizde aynı işyerinde çalışan başka bir işçinin açmış olduğu davada fiilen çalışılan yerde meydana gelen şirket değişikliklerine ilişkin olarak 2013/27 esas sayılı dosya kapsamında “davalılar arasındaki ilişki irdelenmekle; mahkememize göre emsal dosyalarda tespit edilen isim değişikliği ve ücret bordrolarının incelenmesinde aynı işçilerin diğer işverenle çalışmaya devam ettiği ve … çeli metalurjinin isim değiştirerek … metalurji ye dönüştüğü, … metalurji şirketine ait işçilerin toplu halde önceki adı … olan sunar çelik şirketinde çalışmaya devam ettikleri, şirketler arasında işyeri devri, isim değiştirme ilişkisinin bulunduğu, 4857 sayılı iş kanununun 6. Maddesi gereği işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunduğu,” tespit edilmekle davacının geçirmiş olduğu iş kazasının en son işyerini devralan … Çelik şirketinde çalışırken meydana gelmiş olması, bu yönüyle önceden işyerinde faaliyette bulunan … Metalurji A.Ş.’nin olayla ilgili sorumluluğunun bulunmadığı, bu yönüyle davanın … Metalurji yönünden husumetten reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
… Çelik ve …. Haddecilik yönünden yapılan incelemede dosya içerisinde bulunan Ticaret Sicil Gazetesi suretlerinde …. Metalurji şirketinin davanın açılış aşamasında bildirilen … Çelik Metalurji şirketi olduğunu, …. Haddecilik şirketinin Ticaret Sicilinden terkin edildiğinin bildirildiği, davacı vekilince dosyaya sunulan 16/06/2016 havale tarihli dilekçe ile davacı vekilinin … Ltd Şti yönünden davanın atiye bırakıldığının bildirildiği görülmekle; dosya incelenmiş olup olayın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan …. Metalurji şirketi yönünden davanın reddine, … Haddecilik şirketi yönünden davanın takipsiz bırakılmış olması nedeni ile davanın açılmamış sayılmasına, olayın meydana gelmesinde kusur durumu, SİD oranı, paranın alım gücü, manevi tazminatın maksadının yaşanan manevi acıyı dindirmek olup sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verilmemesinin kanuni gereksinim olması hususları nazara alınarak taktiren 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, vekalet ücreti yönünden her iki şirket yönünden red gerekçelerinin ayrı olması nedeniyle ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği kanaatiyle açık yargılamaya son verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur…”
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
“..1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,.. ”
GEREKÇE
“ ..Dava, davacının geçirdiği iş kazası sonucu oluşan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Somut olayda; davalı … şirketinde çalışan davacının 09/01/2014 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaralandığı, 22.04.2014 tarihli … kısa vadeli sigortalılar servisinin kararı ile kazanın iş kazası olduğunun tespit edildiği, yine … … Sağlık … … Merkezinin 12.03.2015 tarihli raporuna göre davacının maluliyetinin bulunmadığı, dosyada alınan ve birbirini teyit eden iki kusur raporu ile kazanın meydana gelmesinde davacı işçinin %10, davalı işveren … Çelik şirketinin %90 oranında kusurlu oldukları, diğer davalıların kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece davanın … Çelik(… Metalurji) şirketi yönünden reddi ile davalı şirket lehine vekalet ücreti verilmesi yerindedir. Ayrıca yargılama sırasında davacı vekilinin 10.06.2015 ve 06.11.2015 tarihli beyan dilekçeleri ile … ca tespit edilen maluliyete itiraz etmediklerini bildirdiğinden Mahkemece … ca tespit edilen maluliyetin bulunmadığı yönündeki rapora itibar edilerek karar verilmesi de yerindedir.
Manevi tazminat tutarının belirlenmesi sırasında hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların … ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Bu ilkeler gözetildiğinde ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen manevi tazminat miktarının dosya kapsamına uygun olduğu görülmektedir.
Davacının bu yönleri hedefleyen istinaf talepleri isabetsiz Mahkeme hükmü yasaya ve vakıaya uygundur.
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya kapsamına, hükmün dayandığı deliller ve kanuni gerektirici sebeplere, delillerin taktirinde isabetsizlik görülmemesine göre davacı tarafından yapılan istinaf taleplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir…”
E) Davacı Temyiz Nedenleri;
• Davacının gece vardiyasında meydana gelen patlama sonucu vücudunda kalıcı yanık yaraları oluştuğu, işverenin olayda % 90 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği,
• Takdir edilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğu,
• Kazada işverenin ağır kusurunun olduğunun bilirkişi raporlarıyla da saptandığı,
• Davanın … Metalurji Şirketi yönünden reddinin hukuka ve usule uyarlı olmadığı,
• Davalı şirketlerin borçlulardan mal kaçırmak maksadıyla sürekli isim ve yer değişikliği yaptığı, farklı ticari unvanlarla, farklı ortaklar ve yöneticilerle aynı işi aynı yerde yaptığı, dava sürecinde dahi iki davalı şirketin isim değişikliğine gitmiş olmasının (.. …, … …. olarak … Metalurji, … Metalurji olarak) da durumun açık göstergesi olduğu, davalılar bünyesinde çalışan işçilerin dahi hangi şirkette çalıştıklarını bilmedikleri,
• Kabul etmemek kaydı ile davalı … Metalurji’nin yargılama sürecinde davalı olarak bulunmasında müvekkiline atfedilebilecek herhangi bir kusur olmaması sebebiyle karşı vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dosyadaki temyiz kapsam ve sebeplerine göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Dava, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, Davalı … Şirketi yönünden davanın açılmamış sayılmasına ve Davalı … Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.) yönünden davanın reddi ile 5000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Met. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsiline, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verildiği; davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine …ana Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesince verilen karar ile istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, 09/01/2014 tarihli zararlandırıcı olaydan dolayı hakkında davanın reddine karar verilen davalı … Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.)’nin davacıya karşı sorumluğunun doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargılamaya konu ihtilafın sağlıklı biçimde çözülmesi için asıl işveren-alt işveren kavramlarıyla, somut uyuşmazlık için önem arz ettiğinden işveren niteliği konularının açıklanmasında fayda vardır.
4857 sayılı Kanun’un 2.maddesine göre; bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye “işçi”, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara “işveren”, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye ise “iş ilişkisi” denir.
İş Kanunu’nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, iş yerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu iş yerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye “asıl işveren-alt işveren ilişkisi” denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
4857 sayılı Kanun’un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu’ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 sayılı Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kurtulmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün hale gelecektir.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu müteselsil niteliktedir. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamaz.
Birlikte istihdam, grup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimidir ve bu çalışma biçiminde işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler. Daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketler aynı binalarda hizmet verebilmekte ve bir kısım işçiler iş görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tarafından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı iş yerinde verilen muhasebe, …, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm işverenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, işçi ve işverenler arasında tek bir iş ilişkisi vardır.
İş sözleşmesine katılmada ise, başlangıçta tek bir işverenle kurulan iş ilişkisine zamanla diğer bir iş veren katılmakta ve işçi iş görme edimini bu katılan şirkete karşı da yerine getirmektedir. İşçinin ilk işvereni ile bağlantısı kopmamakta, iş sözleşmesinin devri değil, işveren tarafında bir çoğalma söz konusu olmaktadır. Bu durumda da tek bir iş ilişkisi vardır. (M.Alp.İş Sözleşmesinin Devrinde Bazı Sorunlar.DEÜ.Hukuk Fakultesi Dergisi.Cilt 9.Özel Sayı, 2007.s:197).
Holding ve şirket gruplarının bünyesinde her biri bağımsız tüzel kişiliğe ve hukuki varlığa sahip şirketler yer almaktadır. Dolayısıyla holdinge bağlı şirketlerde çalışan işçilerin işvereni hukuken holding veya şirket topluluğu değil iş akdinin tarafı olan şirkettir. Buna göre, aynı gruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerin iş kazaları veya meslek hastalıklarından kaynaklanan hukuki sorumlulukları, bünyesinde bulundukları holding ya da gruptan bağımsızdır. Yani holding ya da guruptaki diğer şirketler, kazalı işçinin işvereni olan şirketin iş kazaları veya meslek hastalıklarından kaynaklanan hukuki sorumluluklarından ötürü kural olarak sorumlu tutulamazlar. Ancak şirketler arasında organik bağın bulunduğu durumlarda birlikte istihdamın mevcudiyeti veya işçinin işveren şirketten alacağının tahsilini olanaksız hale getiren muvazaalı işlemlerin varlığı durumunda işveren şirketle birlikte diğer şirketler de sorumlu tutulabilir. (Süzek, Sarper. İş Hukuku. Yenilenmiş 12. Bası. …. s:158)
Neticeten yukarıda değinildiği üzere çalışma hayatında işçinin asıl işverenin dışında başka işverenlere de hizmet verdiği, yine işçinin bilgisi dışında olmakla beraber esasında birbiri ile bağlantısı olan işverenlerin işlerini ifa ettiği de bir hakikattir. Bu gibi durumlarda, Dairemizin önceki içtihatlarında da belirtildiği gibi şirketler arasında organik bağdan söz etmek gerekir.
Somut olayda; davalı şirketler … Metalurji San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … Çelik Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.)’nin aşamalardaki yönetim kurulu üyeleri, ortakları, adresleri ve faaliyet alanlarının aynı olduğu dikkate alındığında şirketler arasında organik bağ bulunduğu açık olup, bu kapsamda davalı şirketlerinin hüküm altına alınan tazminattan birlikte sorumlulukları yoluna gidilmesi gerektiği gözden kaçırılarak, davalı … Metalurji Sanayi Ticaret A.Ş. (… Metalurji A.Ş.) açısından davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
23/05/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.


11. Hukuk Dairesi         2018/2390 E.  ,  2019/4053 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 01/02/2018 tarih ve 2015/146-2018/152 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı müvekkili banka tarafından davalılardan …’a 15/10/1998 tarihli kredi sözleşmesi ile 2.500,00 TL kredi açıldığını, diğer davalı …’nın söz konusu krediye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı borçlular aleyhine İstanbul 12. Noterliğinin 05/12/2000 gün, 27942 yevmiye no’lu ihtarnamesi keşide edilerek kredi borcunun faizleri ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini ileri sürerek 3.787,14 TL asıl alacak, 61.339,36 TL faiz, 3.066,97 TL BSMV olmak üzere toplam 68.193,47 TL alacağın 05/10/2009 tarihinden itibaren % 153 faiz ve BSMV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, asıl borçlu olarak gösterilen davalının davacı bankadan hiç bir zaman kredi kullanmadığını, bu durumun İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/320 esas 2009/201 karar sayılı kesinleşmiş kararıyla tespit edildiğini, davacı banka vekili tarafından sunulan sözleşme ve dekonttaki imzaların birbirine benzemediğini, kredi kullandırıldığı dönemde davalının 18 yaşını ikmal etmediğini, dekontta davalı …’ın imzasının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, olaya ilişkin ceza dosyasında somut olayın tespit edildiği, buna göre, davacı bankanın Sirkeci Şubesi çalışanlarından kredi engellerini aşmak için F Profil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ve diğer bir kısım şirketleri aracı kılarak işçilerine tüketici kredisi kullandırdıkları, işçilere sahte imza ile kredi açıldığı, kredi alan kişilerin bankaya gelmediği ve imzaların şirket yetkililerince temin edildiği, ayrıca kredi sözleşmesi ve kasa tediye fişi üzerinde yaptırılan imza incelemesinde de imzaların kredi borçlusu davalı …’ın eli ürünü olmadığının tespit edildiği, bu suretle asıl borçlu ve onun kefilinin sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Karar İçeriği

23. Hukuk Dairesi         2016/4854 E.  ,  2019/2210 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki sıra cetvelindeki sıraya şikayetin bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın şikayetin yönelik verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Şikayetçi vekili, müvekkilinin dört takip dosyasında bulunan alacaklarının aynı hak ve yetkiye sahip olduklarından dolayı şikayet olunanların alacakları gibi imtiyazlı olduğunu, şikayet olunanlar arasında yapılan garameye müvekkilinin de dahil edilmesi gerekirken garame dışı bırakıldığını ileri sürerek, şikayete konu … 1. İcra Müdürlüğünün 1998/1 sayılı takip dosyasındaki 15.03.2007 tarihli ve 5 numaralı sıra cetvelinin talepleri doğrultusunda düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Şikayet olunan T. … Bankası T.A.O. vekili, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakları için konulan hacizlerinin sıra cetvelinde ilk sırada bulunduğunu, 4389 sayılı Kanun’a 5020 sayılı Kanun’la eklenen ek 5. maddesinde diğer alacaklarının muvazaadan ari hakları etkileneceğinden şikayetçinin alacaklarının imtiyazlı olarak kendi alacaklarına iştirak etmesinin mümkün olmadığını savunarak şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Şikayet olunan RCT Varlık Yönetimi A.Ş. vekili, müvekkilinin şikayete konu alacağı TMSF’den temlik aldığını, müvekkilinin hacizlerinin diğer şikayet olunan T. … Bankasının hacizlerine kanun gereği iştirak ettiğini, şikayetçinin alacaklarının imtiyazlı olarak kendi alacaklarına iştirak etmesinin mümkün olmadığını savunarak, şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre şikayetin kabulü ile şikayetçinin sıra cetveline imtiyazsız olarak dahil edilmesine dair verilen kararın Dairemizin 07.11.2012 tarihli 2012/4408 Esas, 2012/6492 Karar sayılı ilamıyla, şikayetçinin iştirak hakkının diğer alacaklıların muvazaadan ari haklarının etkilenmemesi koşuluna bağlı olduğu ve şikayetçinin hacizlerinin ayakta olup olmadığı husususun değerlendirilmesi gerektiği yönlerinden bozulmuş olup mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde şikayetin reddine karar verilmiştir.
Kararı şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayetçi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi “Müteselsilsorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmünü içermektedir. Mahkemece, şikayet olunanlar bakımından şikayetin reddi sebebi aynı olduğundan, tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle vekalet ücreti yönünden şikayetçi yararına bozulması gerekmiş ise de, hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması, gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte belirtilen nedenlerle, temyiz itirazının kabulü ile, hüküm bölümünün 4. ve 5. fıkrası çıkarılarak, yerine 4. fıkra olarak “Şikayet olunanlar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin şikayetçiden alınarak, şikayet olunanlara verilmesine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bir Yorum Yazın

Hukuki Danışmanlık Ücretlidir. İletişim ve Randevu için arayabilirsiniz.
× Whatsapp