Türk Ceza Kanunu Madde 32/2 Uygulamasındaki Ceza Sorumluluğu
5237 sayılı TCK’nın 32 maddesi gerekçesinde belirtildiği üzere, kusur yeteneğini etkileyen bir neden olan akıl hastalığının varlığı durumunda, kişi işlemiş bulunduğu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamakta veya işlediği fiille ilgili olarak irade yeteneği önemli ölçüde etkilenmektedir, bu durumda kusurlu olamayacağından hakkında cezaya hükmedilemeyecektir ancak fiil hukuka aykırı niteliğe sahip olduğundan kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine başvurulacaktır. Maddenin ilk fıkrasında kusur yeteneğini etkileyen bir neden olarak kabul edilen akıl hastalığı ceza sorumluluğu kaldıran bir hal olarak düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak belirtilmiştir.
Ceza sorumluluğu TCK 32/2.fıkrasında uygulamada yani ceza sorumluluğunu azaltması karşısında faile 1/6’ya kadar indirim yapılmaktadır. Haliyle 1.fıkra ile 2.fıkra arasında bu uçurumda uygulamada doğru olmadığını düşündüğüm değerlendirmeler yapılmaktadır.
Kimi zaman ceza dosyası hastaneye gittiğinde doktor aralarında bu kişi boşuna bu kadar zaman cezaevinde kalmış dese de bir bakıyorsunuz ki aynı hastanede TCK 32/1 yerine TCK 32/2 ‘nin vücut bulduğuna ilişkin rapor gönderilmektedir. Bence asıl sorun eylem yapıldığın failin ceza ehliyetinin durumu ele alınmamalı ayrıca failin TCK 32/2 kapsamında kısmi olarak azalan ceza sorumluluğunun suça konu eylemi tetikleyip tetiklemediği önemlidir. Yani örnek vermek gerekirse “f29 organik olmayan psikoz” tanısı konulmuş bir fail, insanların kendisine zarar verebileceğini düşünüyor, halüsülasyonlar görüyor ve bunun sonrasında yaralama eylemiyle bir kişiye zarar veriyor. Bu kişinin yani halüsülasyon gören birine biz artık kusur yeteneği TCK 32/2 fıkrası gereği azalmış demek ne kadar doğru olabilir? Önemli olan husus bahse konu hastalığın suç işleme iradesini tetikleyip tetiklemediği olmalıdır. Yani isnat edilebilir olmasıdır. Çünkü failin, iradesi ve algılama yeteneği az da bozulmuş olsa bu suçu işlemeye yeterli olup olmadığının da raporda geçmesi gerekiyor.
Doktrinde kimi yazarlarca kusur yeteneği ile isnat yeteneği kavramlarının aynı anlama gelecek şekilde kullanıldığını görülmektedir. Kanaatimizce; kusur yeteneği ile isnat yeteneği kavramları birbirlerinden tamamen farklı kavramlardır. Kusur yeteneği; failin işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirmeyle ilgili iken, isnat yeteneği ise daha geniş manada fiilin bir insana atfedilebilmesi veya onun fiil nedeniyle sorumlu veya sorumsuz sayılabilmesi için bulunması gereken unsurlar olarak tanımlamayı uygun buluyoruz. Kısaca İsnat yeteneğinin kusurluluktan önce geldiği, bir insana önce suç isnadının yapılabileceği ve ondan sonra failin kusurunun varlığı veya yokluğu incelenmesine geçilebileceği görüşündeyiz.
TCK 32./2 Maddesinin Gerekçesinde;
Kişinin akıl hastası olup olmadığının tespiti ile hastalığının algılama ve irade yeteneği üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceğini, davranışlarını ne surette etkilediğini genel olarak belirleme, tıbbî bir konudur. Uzman bilirkişi bu hususu ortaya koyduktan sonra, akıl hastası olan kişinin somut olay açısından algılama veya irade yeteneğinin olup olmadığını, akıl hastalığının somut olay açısından kişinin bu yeteneklerini ne ölçüde etkilediğini normatif olarak belirleme görevi, hâkime aittir.
Bana kalırsa hakim, raporu göz önüne alıp ceza dava dosyasını bir bütün olarak ele aldıktan sonra kendisi karar vermelidir. Diyebilmelidir ki, evet hastane raporunda her ne kadar sanığın iradesi azalmış olduğu ortaya çıkmış olsa da somut olayda tanısı konmuş hastalığın suçun işlenmesine olanak vermiş olması sebebiyle ceza verilmesinin yer olmadığına karar verilebilmelidir.
Akıl hastalığı
Madde 32-
(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış …….
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye,
Kanunu dikkatlice okumak ve anlamak gerekiyor. TCK 32/1 failde anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış derken TCK 32/2 sadece davranışlarını yönlendirme yeteğini azalmış diyerek aslında anlam ve sonuçlarını algılama yetisi azalmış her kişi için TCK 32/1 uygula demektedir. Algıda bir problem yok ise davranış biçimlerine ilişkin tıbbi rahatsızlıklarda ise rahatsızlığın derecesinin ne kadar azalıp azalmadığına vurgu yapmıştır. Aslında bu konunun kanunla düzeltilerek daha açık bir şekilde belirtilmesi gerekiyor. Bu hususta biz avukatlar ve kanun uygulayacılarında bu noktada yetkin hukuki görüşleri doğrultusunda içtihat birliğinin sağlanması adına çalışmalar yapılması gerekiyor. Gerçekten hukuki algılama yeteneği bozulmuş biri ceza almıyorken bir diğer taraftan sadece eksik rapora göre faile 1/6 indirim yapılması algılama yeteneği bozulmuş bir kişi için büyük bir hak kaybı oluşturacaktır.