9. Yargı Paketi Kapsamında Bilişim Dolandırıcılığı Suçlarına İlişkin Adalet Komisyonuna Yaptığımız Önerimiz Hakkında Bilgilendirme
9. Yargı Paketi kapsamında ceza kanunumuzda yer alan mevcut düzenlemelere yeni ihdas edilecek kanun maddeleri ve düzenlenmesi gereken maddelerin olacağı kamuoyunda tartışılmaktadır. Sayın Adalet Bakanı yapmış olduğu açıklamalarda bilişim suçlarına yönelik düzenlemelerin de yer alacağını açıklamıştı. Sayın Adalet Bakanı açıklamasının detayında “bilişim suçlarına yönelik mağduriyetlerin olduğunu biliyoruz” şeklindeki açıklamasının daha önceki yazılarımızda anlattığımız şekilde hesaplarını suçta kullanılacağını bilmeden kullandıran kişiler için yaptığı düşünmekteyiz. Çünkü hakikaten sadece banka hesabının kullanılması sebebiyle bir çok kişi “dolandırıcılık” yaftasına sahip olmanın yanında özgürlükleri kısıtlanarak yüksek hapis cezalarıyla mahkum olmaktadırlar.
Geçen hafta Adalet Komisyonunda görevli sayın milletvekillerimize, bilişim suçları üzerine yoğun çalışan bir avukat olarak taleplerimizi ve önerilerimizi ilettik. Taleplerimizi şu başlıklar altında özetledik;
- Bilişim sistemleri suretiyle işlenen dolandırıcılık suçlarında uzlaşma ile cezanın ertelenmesi müessesenin getirilmesi
- Dolandırıcılık suçlarındaki etkin pişmanlık hükümlerinin tekrar düzenlenmesi
Bu taleplerimizin gerekçelerine değinecek olursak ise;
Bilişim sistemleri üzerinden dolandırıcılık, hırsızlık suçları özellikle son zamanlarda artmış bulunmaktadır. Bazı mahkemelerin sadece bu konular üzerine çalıştığını ve iş yükü altında büyük gayret gösterdiklerini görmekteyiz. Ancak şöyle ki;
Bu kadar gayret ve özveriye rağmen gerçek failler çoğu kez yakalanmamaktadır. Gerçek failler kendilerini gizlemektedirler. Failler, iş bulma vaadiyle hesaplarını ele geçirdikleri kişilerin banka hesapları üzerinden işlemler yapmakta veya gençlere komisyon karşılığında banka hesaplarının legal işlerde kullanılacağını söyleyerek bu kişilerin hesapları üzerinden suçları işlemektedirler. Pratikte tecrübe ettiğim 18-19 yaşında hayat tecrübesi olmayan bu gençler hesaplarını suçta kullanılacağını kesinlikle bilmeden verdiklerini gözlemlemiş durumdayım. Yine asıl failler, banka hesaplarını kullandıkları kişilerin haricinde yabancı uyruklu kişilerin adına GSM hattı çıkartmak suretiyle de mağdurlarla iletişime geçmektedirler. Daha sonra sahte ilan vermek veya buna benzer eylemlerle haksız kazanç etmektedirler.
Çok cuzi rakamlarla 300-500 tl ile banka hesabı üzerinden dolandırıcılık yapılan hesap sahipleri kartlarını verdikten 1 hafta içerisinde bloke konulduğunda veya polis tarafından aranarak bilgi verildiğinde ancak gerçek durumu anlayabilmektedirler. Ancak bu 1 haftalık süre içerisinde 30 kişi tarafından hesabı para gönderilmiş olduğu için artık banka hesap sahipleri 5-6 yıl boyunca yargılama süreciyle karşı karşıya kalmakta hakkında çeşitli yakalama kararları çıkmakta, hayata atılamamakta ve sonunda ağır cezalar verilmektedir. Yani aslında ceza yargılama sürecinden başlamaktadır. 30 adet dosya kapsamında her bir suç için 4 yıl hapis ceza verildiğinde 120 hapis cezası verilmektedir. Bu gençler ve kişilere 120 hapis cezası verilirken bir başkasına kartını kullandırmamak gerekir gerekçesiyle ceza verilmektedir. Peki müşteki yani mağdur kişiler hiç tanımadığı kişilere neden bu ödemeleri yapıyor şeklinde düşünceye girilmesi adil mi diye düşünmek gerekiyor. Para gönderen mağdur kişiler de dikkat yükümlülüğünü yerine getirmiş olsa bu sorunların hiç birisi yaşanmayacaktır. Suçta kullanılan banka hesap sahibine bir başkasına hesabını kullandırtmaman gerekiyor diyerek ceza verirken parayı gönderen kişiye “sen dolandırıl” biz arkandayız gibi bir durum oluşmakta ve parayı gönderenin beyanına itibar edilerek yargılama süreci başlamaktadır. Devlet açısından hem maddi ve hem de iş yükü meydana getirmektedir. Tecrübe ettiğimiz dosyalar, bu suçlarda banka hesap sahibi durumunda olan ve ceza verilen %95’i tamamen masum ve ceza almaması gereken kişilerdir.
Belki avukat olarak bu kadar dosyada yargılama yapılması bizim için bir iş alanı olacaktır. Ancak bizler kamu görevini icra etmemiz sebebiyle bizzat şahsım olarak masum kişilerin ceza almasını kabul etmemiz mümkün değil.
Dosyalarımdan bir örnek vermek istiyorum, müvekkilimden arkadaşı kartlarını alarak yasal bahis oynayacağını beyan etmiştir. Müvekkilim banka hesap kartını vermiş ve bu kart üzerinden yapılan dolandırıcılık eylemleri sebebiyle yıllardır yargılaması yapılmaktadır. Müvekkil bir çok kez mektup yazıp intihar etmeyi düşündüğünü ama yapamadığını beyan etmiştir. Müvekkil hakkında toplam 5 adet beraat kararı verilmiş, 5 adet mahkumiyet kararı verilmiş, 15’e yakın ise KYOK kararı verilmiştir. İstinaf dairesinden bozma kararı ile beraat alınmış bir kararımız dahi bulunmaktadır. Hal böyleyken yargılama sürecinde bile bir birlik sağlanmamıştır. Bir dosyada kişi beraat ederken bir diğer dosyada mahkumiyet kararı verilmekte bir diğer dosyada hiç dava bile açılmaya gerek duyulmamaktadır. Bu 3 karar bir hukuk devletinde olmaması gerekir.
Bu Sorun Nasıl Çözülür?
Bilişim sistemleri suretiyle işlenen suçlarda yukarıda açıkladığımız üzere hiç kimse 1500 tl gibi bir rakam karşılığında hesaplarını kullandırmak suretiyle ceza evine girmeye rıza göstermez.
“Bilişim sistemleri suretiyle işlenen suçlarda şüpheli, mağdurun uğradığı zararı giderdiği takdirde hakkında 5 yıl süreyle ceza davasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresinde tekrar suç işlenmesi halinde kişi hakkında iddianame düzenlenir”
şeklinde bir düzenlemeye gidilmesi halinde hem kişiler aralarında hızlı bir şekilde uzlaşacaklardır hem de yargı yükü büyük oranda azalacaktır.
2.konu ise yine bilişim suçlarında etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmediğinden maddi gerçek ortaya çıkmamaktadır. Eğer ki fail suç ortakların birini veya bir kaçını ortaya çıkardığında 3 kişi toplamda olduğu takdirde arttırım yapılarak faile daha ağır ceza verilmektedir. Bu durumda yargılanan kişi suç ortağını ortaya çıkarmayacaktır. Bu sebeple;
“Bilişim sistemleri suretiyle işlenen suçlarda şüpheli, suç ortaklarından birini veya bir kaçını ortaya çıkardığında kişi hakkında verilecek ceza yarısından üçte dördüne kadar indirilir “
şeklinde bir düzenleme getirilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkmasına katkıda bulunacaktır.